Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

ayak bağı

  • 1 ayak bağı

    birine \ayak bağı olmak jdm ein Klotz am Bein sein

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > ayak bağı

  • 2 ayak bağı

    поме́ха, обу́за, пу́ты

    Türkçe-rusça sözlük > ayak bağı

  • 3 ayak bağı

    n. impediment, hobble, hindrance, tie, trammel, wedlock

    Turkish-English dictionary > ayak bağı

  • 4 ayak bağı

    benpêk

    Türk-Kürt Sözlük > ayak bağı

  • 5 ayak bağı

    tie, a drag on sb

    İngilizce Sözlük Türkçe > ayak bağı

  • 6 ayak bağı olmak

    clip smb.'s wings

    Turkish-English dictionary > ayak bağı olmak

  • 7 ayak bağı olmak

    tie sb down, to encumber

    İngilizce Sözlük Türkçe > ayak bağı olmak

  • 8 ayak

    ayak <- ğı> Fuß m; Tier Pfote f, Huf m; Gestell n, Ständer m; Pfeiler m einer Brücke; Bein n; Maß Fuß (30,5cm); Tempo n, Gangart f; Flussarm m, Zustrom m; Abfluss m (eines Sees); Reim m; Abschnitt m (eines Rennens);
    ayak altında kalmak zertrampelt werden;
    ayak atmak ausschreiten; betreten (-e A);
    ayak ayak üstüne atmak die Beine übereinander schlagen;
    ayak bağı fig Klotz m am Bein;
    ayak basmak allg betreten (-e A); bei seiner Meinung bleiben;
    ayak değiştirmek den Tritt wechseln;
    ayak diremek hartnäckig sein;
    ayak işi Besorgungen f (eines Laufburschen usw);
    ayak tedavisi ambulante Behandlung;
    ayak uydurmak Tritt fassen; sich anpassen (-e D);
    ayağa düşmek herunterkommen;
    -i ayağa kaldırmak jemanden auf die Beine bringen; fig aufrütteln; aufwiegeln;
    ayağa kalkmak aufstehen; Kranker wieder auf die Beine kommen; meutern; (-e) vor jemandem aufstehen;
    -in -e ayağı alışmak einen Ort usw regelmäßig aufsuchen;
    ayağı bağlı gebunden, verheiratet;
    (kendi) ayağıyla gelmek aus eigenem Antrieb kommen;
    ayağına dolaşmak fig auf jemanden zurückfallen; am Vorankommen hindern;
    -in ayağına düşmek jemandem zu Füßen fallen;
    -in ayağına ip takmak jemanden in Misskredit bringen;
    -in ayağına kadar gelmek sich zu jemandem bequemen;
    -in ayağına gelmek fig jemandem in den Schoß fallen;
    -in ayağını çelmek jemandem ein Bein stellen (a fig);
    -den ayağını kesmek keinen Fuß mehr setzen (in A); jemanden abwimmeln;
    ayağını çabuk tutmak schnell machen;
    ayakta auf den Beinen; im Stehen; MED ambulant;
    ayakta durmak (auf den Beinen) stehen;
    ayakta kalmak keinen Sitzplatz bekommen;
    ayakta tedavi MED ambulante Behandlung;
    ayağı uğurlu Glücksbringer m (Person)

    Türkçe-Almanca sözlük > ayak

  • 9 ayak

    нога́ (ж) но́жка (ж) стопа́ (ж)
    * * *
    озвонч. -ğı
    1) нога́, но́ги; ла́па ( животного) ла́пка ( насекомого)

    ayak ayak üstüne atmak — положи́ть но́гу на́ ногу

    ayağını çıkarmak — разува́ться, снять о́бувь

    ayağını giymek — обува́ться, наде́ть о́бувь

    ayağına [iyi] oturmak — прийти́сь по ноге / впо́ру

    ayağı[nı] vurmak — натере́ть но́гу

    arka ayak — за́дняя нога́

    ön ayak — пере́дняя нога́

    yalın ayak — босико́м

    2) но́жка; подпо́рка, опо́ра, сто́йка, сва́я
    3) прито́к реки́
    4) водоотво́дный кана́л; рука́в, свя́зыва́ющий два водоёма

    ayak sesi — зву́ки шагов

    ayak uydurmak / değiştirmek — идти́ в но́гу, взять но́гу

    6) ступе́нька

    otuz ayak merdiven — ле́стница в три́дцать ступе́нек

    7) уст. фут, каде́м (мера длины, = 30,5 см)
    8) ри́фма ( в фольклоре)
    ••

    ayağı kayana yol gösteren çok olurпосл. когда́ челове́к упадёт, тогда́ ему́ начина́ют пока́зывать доро́гу, по кото́рой он до́лжен был идти́; вся́кая по́мощь нужна́ во́время

    ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? — погов. что ска́жешь - тебя́ казни́ть или поми́ловать? (говорится человеку, который редко заходит)

    ayağının bastığı yerde ot bitmiyorпогов. у него́ под нога́ми земля́ гори́т

    ayağını yorganına göre uzatmakпогов. по одёжке протя́гивай но́жки

    - ayaktan
    - ayağını alamamak
    - ayağı alışmak
    - ayağının altına almak
    - ayaklar altına almak
    - ayağının altına karpuz kabuğu koymak
    - ayağının altında
    - ayak altında dolaşmak
    - ayakların altında dolaşmak
    - ayak atmak
    - ayak atmamak
    - ayak bağı
    - ayağının bağını çözmek
    - ayağını bağlamak
    - ayağına bağ vurmak
    - ayak basmak
    - ayak basmamak
    - ayağına çabuk
    - ayağına çağırmak
    - ayağını çekmek
    - ayağını denk almak
    - ayağını denk basmak
    - ayak diremek
    - ayak divanı
    - ayağına dolaşmak
    - ayağına dolanmak
    - ayağı düşmek
    - ayağına düşmek
    - ayağı düze basmak
    - ayağına geçirmek
    - ayağına gelmek
    - ayakları geri geri gitmek
    - ayağına getirmek
    - ayağına gitmek
    - ayağı ile gelmek
    - kendi ayak ile gelmek
    - ayağına ip takmak
    - ayak işi
    - ayağına kadar gelmek
    - ayağa kaldırmak
    - ayağa kalkmak
    - ayağına kapanmak
    - ayağına iniyor
    - ayaklarına kara su iniyor
    - ayağını kaydırmak
    - ayağını kesmek
    - ayak kirası
    - ayağının pabucunu başına giymek
    - ayağının pabuçu olamamak
    - ayağına sıkı
    - ayağı suya ermek
    - ayak sürtmek
    - ayağı şaşmak
    - ayağına taş değmek
    - ayağı taşa dokunmak
    - ayağının tozuyla
    - ayağının tozu üstünde
    - ayakta tutmak
    - ayaklarının ucuna basarak
    - ayağı uğurlu
    - ayağı üzenğide
    - ayağı yere değmemek
    - ayakları yere değmemek
    - ayağı yerden kesilmek
    - bir ayağı çukurda
    - bir ayağı öbür dünyada

    Türkçe-rusça sözlük > ayak

  • 10 ayak

    "1. foot. 2. leg. 3. base, pedestal, footing. 4. treadle (of a sewing machine). 5. shaft (of a loom). 6. tributary. 7. outlet (of a lake). 8. step (in stairs). 9. gait, pace. 10. folk poetry rhyme; rhyme word. 11. foot (measure). 12. intersection between two lines or between a line and a plane. -ta 1. standing, on one´s feet. 2. excited, aroused. 3. med. ambulatory. -tan (satış) (selling meat) on the hoof (as opposed to butchered meat). -ını alamamak 1. /dan/ to be unable to refrain (from). 2. to be unable to use one´s feet (because of pains or because they have gone asleep). -ı alışmak /a/ to make a habit of going to. -ını altına almak to sit on one´s leg. -ının altına almak /ı/ 1. to beat, give a beating (to), thrash. 2. to ignore, transgress, violate. 3. to push aside (something useful). -lar altına almak /ı/ to trample on, disregard. -ının altına karpuz kabuğu koymak /ın/ to scheme to get (someone) fired. -ının altında olmak (for a view) to be spread out beneath one. -ının/-larının altını öpeyim. colloq. For God´s sake. - atmak 1. /a/ to go (to) for the first time. 2. to take a step. - atmamak /a/ not to go to; to stay away from. - ayak üstüne atmak to cross one´s legs. - bağı 1. impediment, hindrance, hobble, fetter. 2. person who creates an obligation and responsibility. -ının bağını çözmek /ın/ 1. to divorce (one´s wife). 2. to free (someone) to act. -ına bağ olmak /ın/ to hinder (one). -ına bağ vurmak/-ını bağlamak /ın/ to hinder. - basmak /a/ 1. to arrive (at), enter. 2. to begin, enter, start (a job). - basmamak /a/ not to go to; to stay away from. -lar baş, başlar ayak oldu. colloq. The first have become last, the last first./The social order is reversed and upstarts are in charge. - bileği 1. ankle. 2. anat. tarsus. -ları birbirine dolaşmak to stumble over one´s own feet. -ına çabuk quick, quick to come and go. -ını çabuk tutmak to hurry, walk quickly. -ına çağırmak /ı/ to call (someone) into one´s presence. -ını çekmek /dan/ to stop going to (a place). -ına çelme takmak /ın/ 1. to trip up. 2. to prevent (another´s) success. -ını çıkarmak to take off one´s shoes. - değiştirmek to get into step by changing one´s foot (in marching). -ını denk/tetik almak to be on one´s guard. -ını denk basmak to be careful, be wary. - diremek to insist, put one´s foot down. -ına dolanmak/dolaşmak 1. to crowd around and create confusion. 2. /ın/ to obstruct. 3. to boomerang, recoil on oneself. -ı dolaşmak 1. to trip over one´s own feet. 2. to get flustered and do something wrong. -ları dolaşmak to trip on one´s feet, get one´s feet tangled up. -ında donu yok, fesleğen ister/takar başına. colloq. She likes to show off regardless of her poverty. -ta duramama astasia. -ta durmak to stand, remain standing. -a düşmek to have outsiders meddling in (a matter). -ı düşmek /a/ to drop in on (a place, a house), visit while passing by. -ına düşmek /ın/ to beg, implore. -ı düze basmak to get over the hard part of something. -a fırlamak to jump to one´s feet. - freni foot brake. -ına geçirmek /ı/ to pull on (one´s trousers). -ına (kadar) gelmek /ın/ 1. to make (someone) a personal visit (as an act of deference). 2. (for any desired thing) to come to (one) by itself. -ları geri geri gitmek to go reluctantly, drag one´s feet. -ına getirmek /ı/ to have (something or someone) brought to one. -ına gitmek /ın/ to make (someone) a personal visit (as an act of deference). -ını giymek to put on one´s shoes. (kendi) -ı ile gelmek 1. to come on one´s own initiative. 2. to fall into one´s lap. -ına ip takmak /ın/ to backbite. - işi errands and small deeds. - izi footprint. -a kaldırmak /ı/ 1. to upset, excite (a group). 2. to incite, stir up (a group) to rebellion. -a kalkmak 1. to stand up, get up, rise to one´s feet. 2. to recover and get out of bed. 3. to get excited, be aroused. -ta kalmak 1. to be left without a seat. 2. to remain standing; to have lasted. -ına/-larına kara su/ sular inme

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ayak

  • 11 bağ

    bağ s
    1. 1) Band nt
    birine ayak \bağı olmak ( fig) o ( fam) jdm ein Klotz am Bein sein
    dizlerinin \bağı çözülmek ( fam) weiche Knie bekommen
    2) ( göbek bağı) Schnur f
    \bağlarını koparmak sich abnabeln
    3) ayakkabı \bağı Schnürsenkel m
    ayakkabımın \bağı koptu mein Schnürsenkel ist abgerissen
    4) ( sargı) Binde f, Verband m
    5) ( fig) ( bağlantı) Verbindung f, Zusammenhang m; ( ilişki) Beziehung f
    aramızdaki \bağ das Band zwischen uns
    6) ( fig) anat Band nt
    2. s
    1) ( üzüm kütükleri) Weinberg m
    \bağ bozmak Wein lesen; ( üzümleri toplamak) Trauben lesen
    2) ( meyve bahçesi) Obstgarten m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bağ

  • 12 baş

    "1. head. 2. leader, chief, head. 3. beginning. 4. basis. 5. top, summit, crest. 6. end, either of two ends. 7. naut. bow. 8. clove (of garlic); cyme; (plant) bulb. 9. head (of a pin). 10. wrestling first class. 11. agio, exchange premium. 12. head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle. 13. main, head, chief, top. 14. in many idioms self, oneself. 15. side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth. -ına for each, per, each: saat başına elli bin lira fifty thousand liras an hour. -ında 1. at, near, around: masa başında at the desk, around the table. 2. on his hands: Başında üç çocuk var. He has three children on his hands. He has to support three children. 3. at every: saat başında at the start of every hour. -ından 1. from its beginning: başından sonuna kadar from beginning to end. 2. away from: Başımdan git! Go away!/Get out!/Leave me alone! -ta first of all, most of all. -ı açık bareheaded. -ı açılmak to go bald. -ını açmak 1. to uncover one´s head (as a gesture initiating prayer or imprecation). 2. /ın/ to open up (a subject of talk), give an inkling (of). - ağrısı 1. headache. 2. trouble, nuisance. - ağrısı olmak /a/ to be a nuisance (to), cause worry (to). -ını ağrıtmak /ın/ to give a headache (to); to annoy (someone) by talking a lot. -ını alamamak /dan/ 1. to be too busy (with). 2. not to be able to escape (from some trouble). - alıp baş vermek to wage a bitter fight. -ını alıp gitmek to go away, leave. -ının altında under one´s pillow. -ının altından çıkmak /ın/ (for a plot) to be hatched out in (someone´s) head; to be caused (by). -ı araya gitmek to be caught between disagreeing people. - aşağı upside down, head down. -tan aşağı from top to bottom, from head to foot, from end to end, throughout. - aşağı gitmek to get worse. -ından aşağı kaynar sular dökülmek to have a terrible shock, meet with sudden excitement. (işi) -ından aşkın overburdened (by work). -ında ateş yanmak to be upset, be troubled, be distressed. -ından atmak /ı/ to get rid (of). -tan ayağa kadar colloq. from head to foot, altogether. - ayak, ayak baş oldu. colloq. The high and the low have changed places. -ı bacadan aşmadı ya. colloq. She is still young enough to find a husband. - bağı 1. head band, fillet. 2. naut. bow fast, head fast. - bağlamak 1. to cover or tie up one´s head (with a scarf). 2. (for grain) to form heads. 3. to take up a duty. -ını bağlamak /ın/ to marry (one) to another. -ı bağlı 1. fastened by the head; attached. 2. married. - başa tête-à-tête, face to face. -tan başa from end to end, entirely. - başa kalmak /la/ to stay alone (with). - başa vermek 1. to put our/your/their heads together, consult with each other. 2. to work together, help each other, collaborate. -ında beklemek/durmak /ın/ to stand watch over, watch carefully. - belası nuisance, troublesome person or thing. -ına bela getirmek/sarmak /ın/ to saddle (someone, oneself) with a big problem. -ı belaya girmek to get into trouble. -ı belada olmak to be in trouble. -ını belaya sokmak/uğratmak /ın/ to get (someone, oneself) into trouble. -ımla beraber with great pleasure, gladly. - bezi head scarf. - bilmez unbroken (horse). -ına bir hal gelmek to suffer a serious misfortune. -ını bir yere bağlamak /ın/ to find (a person) a good job and save him from idleness. -ına bitmek /ın/ suddenly to appear, suddenly to show up (said of a pestiferous person). -ını boş bırakmak /ın/ 1. to leave alone, leave untended. 2. to leave without supervision. - boy best quality. - bulmak to pay, leave a profit. -ta/-ında bulunmak /ın/ to be in charge. -ına buyruk independent. -ı bütün married (person). -ından büyük işlere girişmek/karışmak to undertake things that are beyond one´s powers, bite off more than one can chew. -ına çal! colloq. /ı/ Here it is. May it do you no good. -ının çaresine bakmak to take care of one´s own affairs oneself, not to leave things to others. -ı çatla

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > baş

См. также в других словарях:

  • ayak bağı — is. Bir yere gidilmesine veya bir işin yapılmasına engel olan şey Bu çocuk bana ayak bağı oluyor …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İKAL — Ayak bağı, ayak köstegi. * Bağ, bend …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • PÂ-BEND — Ayak bağı. Köstek. Ayağa vurulan zincir. * Engel, mâni …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • bağ — 1. is. 1) Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne Ayakkabının bağı çözüldü. 2) Sargı Yaramın bağını değiştireceğim. 3) Bağlam, deste, demet Beş bağ ekin,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pâbend — (F.) [ ﺪﻨﺑﺎﭘ ] ayak bağı …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • pâybend — (F.) [ ﺪﻨﺒیﺎﭘ ] 1. ayak bağı. 2. engel …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • Sekolah Tuanku Abdul Rahman — Infobox Secondary school name = Sekolah Tuanku Abdul Rahman native name = motto = Ilmu Panduan Hidup established = 1957 type = Secondary School, Boarding School AN ELITE SBP category label = category = gender label = Gender gender = Boys… …   Wikipedia

  • top — is. 1) Birçok spor oyununda kullanılan, türlü büyüklükte, genellikle kauçuktan yapılmış yuvarlak nesne Havası boşalmış bir futbol topu... A. Gündüz 2) Bazı aletlerde bulunan toparlağımsı parça Kantarın topu. Duvar saatinin topu. 3) Kumaş, kâğıt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kemer — is., Far. kemer 1) Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı. P. Safa 2) Etek, pantolon vb. giysilerin bele gelen bölümü 3) Emniyet kemeri 4) sf. Tümsekli Kemer …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»